Genel Gündem

"Mesele, sorduğum halde İmamoğlu ile görüşmediğini söylemesidir"

Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, CNN Türk kanalında katıldığı programda, 23 Haziran'da yenilenecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmede bulundu.

Yıldırım ile İmamoğlu'nun, İsmail Küçükkaya'nın moderatörlüğünde katıldığı ortak yayın öncesinde, Küçükkaya'nın İmamoğlu ile bir otelde görüşmesine ilişkin soru üzerine Ünal, ortak yayın öncesindeki süreci anlattı.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile yaptıkları basın toplantısında moderatörün adaylarla görüşmesi çağrısı yaptıklarını hatırlatan Ünal, "Buradaki ahlaki sorun Küçükkaya'nın Ekrem İmamoğlu ile görüştüğünü söylememesi ve Binali Yıldırım ile de görüşmemesi." diye konuştu.

Ünal, ilk olarak 8 Haziran Cumartesi günü Engin Altay ile toplantı yaptıklarını ve ortak yayının genel hatlarını, moderatörün kim olması gerektiğini konuştuklarını, ertesi gün yapılan görüşmelerin ardından moderatöre karar verildiğini söyledi.

10 Haziran'da yaptıkları basın açıklamasında moderatörün adaylarla görüşebileceğini ve inisiyatifin moderatörde olduğunu belirttiklerini aktaran Ünal, ertesi gün İmamoğlu'nun Binali Yıldırım tarafından soruların istendiğini açıkladığını, bunun Küçükkaya, Altay ve kendileri tarafından yalanlandığını ifade etti.

"Adaylarla sadece telefonda görüşeceğim' dedi"

Mahir Ünal, 12 Haziran'da kendisinin, Engin Altay'ın ve İsmail Küçükkaya'nın katılımıyla gerçekleştirdikleri toplantıda genel çerçeveyi konuştuklarını anlatan Ünal, şunları dile getirdi:

"İsmail Küçükkaya, 'Ben adaylarla sadece telefonla görüşeceğim.' dedi. Oysa görüyorum ki bir gün sonra gitmiş ve İmamoğlu ile görüşmüş. 13 Haziran'da kendisi Ekrem İmamoğlu ile görüşüyor. 14 Haziran'da biz Engin Altay'la son bir toplantı yapmışız ve ben 15 Haziran Cumartesi günü saat 17.00'de Sayın Yıldırım ile son bir görüşme yaptım. Binali Bey'e şunu sordum, 'Küçükkaya sizinle görüştü mü?' 'Hayır, görüşmedi.' dedi. Bunun üzerine Engin Altay'ı aradım, Binali Bey'le görüşmediğini söyledim, 'Kendisini arayıp bilgi alır mısın?' dedim. Altay, Küçükkaya'yı arıyor, sonra beni arıyor. Sayın Altay'ın bana söylediği aynen şudur, 'Sayın İmamoğlu ve Sayın Binali Yıldırım ile telefonda görüşmüş ama danışmanlarıyla konuşmuş.' Ben telefonu kapatıyorum, Sayın Yıldırım'a 'Sizinle telefonda görüştüğünü söylemiş.' diyorum. O da diyor ki 'Evet telefonda görüştük, moderatör olarak seçildiğinde tebrik etmek için aradım.' Sonra ben Küçükkaya'yı arıyorum diyorum ki, 'İki siyasi partinin temsilcisi olarak biz size adaylarla görüşme yetkisi verdik ve bunu da basın toplantısında açıkladık, siz adaylarla neden görüşmediniz?' Bana, 'İmamoğlu ile telefonda görüştüm, Yıldırım ile telefonda görüştüm ama danışmanlarıyla görüştüm.' diyor."

"Engin Altay'ın da bilgisi yok"

Bu görüşmeden Engin Altay'ın da bilgisinin olmadığını ifade eden Ünal, burada ahlaki bir sorun olduğunu belirtti. Ünal,  "Bana 'görüşmedim.' demesi ahlaki sorundur. Çarşamba günkü toplantıda 'Telefonla görüşeceğim.' deyip, perşembe günü gidip, İmamoğlu ile 46 dakika görüşmesi ahlaki bir sorundur. Cumartesi yaptığımız telefon görüşmesinde, perşembe günü yaptığı bu görüşmeyi saklaması ve gizlemesi ahlaki bir sorundur. Biz moderatörlük yapacak kişinin adaylarla görüşüp görüşmemesiyle ilgili bir şey demiyoruz. Yapılan bu görüşmenin gizlenmesinin, şeffaf davranmamasının, görüşmeyi gizli şekilde yapmasının bir sorun olduğunu söylüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Mahir Ünal, moderatörün nasıl seçildiğine de değinerek, "Bunlar diyor ya 'Biz güvenilir insanlarız. Güvenilir ve tarafsız olduğumuz için seçildik.' Hayır, siz güvenilir, tarafsız olduğunuz için değil İmamoğlu'nu desteklediğinizi açıktan beyan ettiğiniz için bizim tarafımızdan tercih edildiniz. 'Sizin tarafınızda bunu yapacak moderatör kalmamış mıydı?' Mesele sizin taraf bizim taraf değil, bu dil de yanlış. Mesele Ekrem İmamoğlu'nu açıktan desteklediğini ifade eden kişilerin moderatör olarak seçilmesini istemesidir Binali Bey'in. Binali Bey, Ekrem Bey'i açıktan desteklediğini ifade eden önce Uğur Dündar'ı söyledi bana, Fatih Portakal'ı söyledi. Binali Bey, 'Ekrem Bey'i açıktan desteklediğini söyleyen bir moderatör olsun istiyorum.' dedi." ifadelerini kullandı.

Olayın kameralar karşısında gerçekleştiğini hatırlatan Ünal, "Mesele soruların verilip verilmemesi değil. Soruları bir şekilde verirsiniz. Whatsapp'tan gönderirsiniz, mail atarsınız, bir zarfın içerisine koyup gönderirsiniz. Mesele soruların verilip verilmemesi değil. Burada mesele şeffaf davranılmaması ve kendilerinin kamuoyunu yanlış bilgilendirmesi ve ben sorduğum halde bana Ekrem İmamoğlu ile görüşmediğini söylemesidir. Ne zaman? Cumartesi günü. Perşembe günü görüştüğü halde." diye konuştu.

"Binali Bey açık ara önde gözüküyor"

Ünal, ortak yayında Binali Yıldırım'ın performansının oldukça iyi olduğunu ifade ederek, "Kamuoyu yoklamalarında da hem samimiyet hem güvenilirlik hem konuya hakimiyet hem devlet adamlığı deneyimi ve tecrübesi, bütün parametrelerde, anketlerde Binali Bey açık ara önde gözüküyor." bilgisini verdi.

Bazı köşe yazarlarının "Hem Binali Bey'in performansı iyiydi diyorsunuz hem de şöyle böyle oldu diyorsunuz." şeklindeki eleştirilerine işaret eden Ünal, "Biz burada ahlaki bir durumu konuşuyoruz. Biz burada Sayın Binali Yıldırım'ın canlı yayındaki performansını, canlı yayında yaşananları konuşmuyoruz. Canlı yayında yaşananları konuşsak eğer, işte İsmail Küçükkaya programa başlarken CHP adayına 'belediye başkanı' diye hitap etti. Bu ülkede başbakanlık, ulaştırma bakanlığı, meclis başkanlığı yapmış bir insana en azından nezaketen şu ifadeyi kullanmazsınız, ona da 'belediye başkan adayı' ifadesini kullandı. Ya da CHP adayına 'bravo' dedi ki bu tam bir skandaldır. Bunların hiçbirisiyle ilgilenmiyoruz. Ya da görüntülere bakıyorsunuz, Ekrem İmamoğlu öksürüyor, İsmail Küçükkaya'nın dikkatini çekiyor. Böyle tuhaf aralarında yayın boyunca bir iletişim de var. Bunların hiçbirisiyle ilgilenmiyoruz." diye konuştu.

"Asıl mesele bana ve Binali beye yalan söylenmiş olması"

Burada altını çizmek istediği farklı bir konu olduğunu dile getiren Ünal, "Açık bir şekilde bana ve Binali Bey'e yalan söylenmiş olmasıdır, asıl mesele..." ifadelerini kullandı.

Ünal, CHP adayı Ekrem İmamoğlu'nun sistematik olarak karşı tarafa "Bana istemediğim soruları sorarsanız çıngar çıkartırım." şeklinde baskı oluşturduğunu değerlendirerek, "Sizin bana her türlü soruyu sorma hakkınız var. Ama insanların Ekrem İmamoğlu'na her türlüyü soru sorma hakkı yok. Çünkü Ekrem İmamoğlu'na soru sorulduğunda çıngar, kavga çıkıyor. Yetmiyor, sosyal medyada sistematik olarak linç ediliyor. Eleştiri getiremezsiniz." şeklinde konuştu.

Kamera kayıtlarıyla yalan söylediği tespit edilmiş bir konuda soru sorulduğunda İmamoğlu'nun karşı tarafı tarafgir, yandaş, düşman olmakla suçladığını anlatan Ünal, "Bu, şimdiye kadar Türk siyasetinin gördüğü bir şey değil." dedi.

İmamoğlu'nun TRT'deki yayınını değerlendiren Ünal, "Karşısında, kendisine soru sormak için oturan kişiler, soru sormaktan korkuyorlar. Biz bir şey söyleriz de burada tatsız bir durum ortaya çıkar. Nihayetinde TRT suçlanır korkusuyla, soru sormaktan korkuyorlar." ifadesini kullandı. 

Ünal, Ahmet Hakan'ın programında İmamoğlu'na "Sizinle ilgili bir Yunan gazetesinin attığı manşetle ilgili bir şey söyleyecek misiniz?" sorusunu yönelttiğini dile getirerek, "İşi buradan öyle bir noktaya götürdü ki, bir süre sonra baktık ki Ahmet Hakan linç ediliyor. Nagehan Alçı bir şey söyledi, linç ediliyor. Nedim Şener bir şey söyledi, linç ediliyor. Fatih Portakal bir şey söyledi, linç ediliyor." değerlendirmesini yaptı.

Yıldırım-İmamoğlu tartışma programının seçimlere etkisinin ne olacağına ilişkin bir soruya Ünal, "İnsanlar bu yıldızlara çıkarılmış CHP adayının öyle bir altyapısı, derinliği olmadığını, AK Parti'nin bugüne kadar İstanbul'da yaptığı işleri bir proje gibi anlattığını... İstanbul'da baktığınızda insani yaşam açısından insanların erişemediği hiçbir hizmet yoktur. Çevreden sağlığa, eğitimden ulaşıma, sosyal yardımlardan insani yardımlara kadar bunların hepsi karşılanıyor. Kendisinin vaat olarak anlattığı şeylerin tamamı zaten insanların hizmet olarak aldığı şeyler. Dolayısıyla insanlar sayın Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki farkı o gece net bir şekilde gördüler. Sandıkta kararlarını verecekler." cevabını verdi.

Mursi'nin vefatı

Mahir Ünal, Mısır'ın demokratik yollarla seçilmiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin mahkeme salonunda hayatını kaybetmesi ve cenazesinin defnediliş şekline ilişkin bir soru üzerine, Mursi'nin Cumhurbaşkanlığı döneminde Parlamentolar Arası Mısır Dostluk Grubu Başkanı olduğunu, kendisini tanıdığını ve seçim kampanyasında bulunduğunu anlattı.

İslam ülkelerine ikinci sınıf demokrasiyi, vesayet altındaki demokrasiyi layık gören Batılı anlayışın, Mısır'da ve Tunus'ta birinci sınıf demokrasiyi hazmedemediğini belirten Ünal, şunları kaydetti:

"Tunus'ta ve Mısır'da yapılan darbelere ses çıkarmadılar. Dün Amerika'da sözcünün, Mursi sorulduğundaki tepkisini izlediniz mi bilmiyorum. Bir halkın seçtiği cumhurbaşkanı, bir darbeyle al aşağı ediliyor. Dünya buna sessiz kalıyor. Ölümüne sessiz kalıyor.

Türkiye'de Mursi'nin ölümüyle beraber sosyal medya hesaplarından yazılanları gördüğümde 15 Temmuz gecesi tankları alkışlayanların aynı kişiler olduğunu gördüm. Türkiye, demokrasi, insan hakları ve millet tarafından seçilmiş olmanın ne anlama geldiğini bilen insanların çoğunlukta olduğu bir ülke... Allah'tan bunlar azınlıktalar, tankları alkışlayanlar, Mursi'nin ölümünü Cumhurbaşkanımızla özdeşleştirmeye çalışanlar... Yıllardan beri Tunus'ta, Mısır'da yapılanlar Türkiye'de de yapılmak istendi. Ama başaramadılar. Ben ümit ediyorum ki Türkiye önümüzdeki süreçte demokrasi kültürünü, siyasal kültürünü daha da artırarak darbelerde tankları alkışlayan, Mursi'nin vefatıyla birlikte Mursi'yle ilgili paylaştığı mesajlarda onu Cumhurbaşkanımızla özdeşleştirme densizliğinde bulunanların da demokrasinin bir tahammül rejimi olduğunu anlamalarını ümit ediyorum."